Şimdi fonda Negra Sombra çalıyor, buraya bloga koymusum geçenlerde. Günün diğer şarkısı da Mat-Kolay değil. (Sorun değil çünkü artık zaten beni hiçbir dert öldürmüyor)
Ankarayı yine yağmur aldı gidiyor. Yemin ediyorum yağmur yalnız çekilmiyor. İçime mi yağıyor, kalbime mi akıyor bu sular bilmiyorum ama o kadar rahatsız oluyorum ki bu bunaltılı havalardan. Sanki ruhumuz çok düze çıkmış, aklımız çok sakinmiş gibi şu yağmur bulandır mıyor mu her yeri, hiç sevmiyorum. Kampüs çok kasvetli oluyor, yağmur yağınca kasvetsiz kalan bir yer var mı? Üsküdar da denize bakarken de yağınca boyleydi. Ama fethipaşa da bir kahve içerken güzeldi yağmur. Sevdiğin bir arkadaşınla, Nur'la filan orda oturmak güzeldi.
Burda çıkıp nerede oturabilirsin.
"Everyting s falling and i m including that."
Hayır hayır üstesinden gelebilirim. Aslında bu anlamsız melankoli nereden geldi bilmiyorum. Her şey yolunda gibi görünüyor. Tek sorun derslere adapte olamamam, kafamın dağılması. Oysa kulüpler tamam, arkadaşlar tamam, hobiler tamam, oda arkadaşlarıyla gırgır şamata da eksik değil.
Aşık değilim,neyi sorun ediyorum anlamıyorum. Ezginin günlüğü'nün Eksik Bir Şey'indeki şey mi eksik, sanmıyorum ya hu. Benim hayatım tek kişilik.
Hiçbir zaman ben bi ikinci kişiye yer açmadım, istesem de olmadı.
Ne kadar denesem de kimseye bağlanamadım. Uzaktan yakından ben kimseyi sevemiyorum.
Sevdiğimi sanıp biraz üzülüp sonra vazgeçiyorum.
Vazgeçmek diye bir kavram var benim hayatımda, ve çok fazla veda var.
Niye her şeyle çabucak vedalaşıyorum?
belki de o şeyler de bir çaba göstermediğinden. ßeni ikna edemediklerinden, geç kaldıklarından ya da erken geldiklerinden.
Hayatımdaki şey'ler uzak durun, hangi duygu olursanız olun, hangi tatlı bela.
ßen bir kafa iznine çıksam şu hayattan,
"ßakkala gidiyorum deyip 10 yıl dönmeyesim var."
Mart, Yağmur, bir pazar.
Vera
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder