27.07.2011
Safran Sarı'dan notlar..
-Saymaya gerek yok, diye düşündü. Adı konulunca daha da çirkin oluyordu bütün bunlar. Bir kadın bu tür eksiklerin hepsini görüp yine de sevebilirdi bir adamı. Hiçbir mantıklı neden olmadan kirli donları, horlaması, takma dişleri, taşralılığıyla ama özüyle, o olduğu için çılgınca sevebilirdi. Öz ille de karşı tarafın sahip olması gereken bir şey değildi ayrıca. ßizimle ilgiliydi.
-"Nefretten daha kolaydır acımak!" ßöyle yazmıştı Nedim. Ama çabuk verilmiş bir yargıydı bu. bazı duyguları adlandırmak olanaksızdı. Hem zaten hepsi öylesine toza toprağa gömülmüşlerdi ki en iyisi onları kendi hallerine bırakıp unutmaktı.
-ßelki de hayatta kalmanın en güvenli yolu buydu. Geçmiş ve gelecekle ilgili bütün yanılsamaları öldürmek.
-"Yaşlanmak insanın ögüvenini zedeleyen bir şey Melike. Durmadan eskinin soylu güzelliğini düşünen soyut bir zihin için acıklı bir çelişki."
-"34 güzel yaştır.ßüyük tutkulara kapılma çağı.. Mutlu olmanı çok isterim yavrum. Bu kadar yalnız olman üzüyor beni. Eksiğinin ne olduğunu tahmin edebilirim ancak. Bence bu geçmişinin sen de yarattığı fiziksel ürkeklikle hayal gücün arasındaki çelişkiden doğan bir sorun. +"Etrafımda bol bol bencillik miskinlik pespayelik ve sofuluk var. Erkek soyu bu kadar düşmüşken nereye kamp kuracağımı bilemiyorum.." -Çok şey bekliyorsun. İnsan böyle sevemez Melike. +"sevmek? Çok zor dayı. İnsan olgunlaştıkça.." - "Daha bilinçli seviyorsun.Tabii bir yaştan sonra hüzne umutsuzluğa dönüşüyor daha şüpheci ve daha huysuz oluyorsun.."
-Melike sustu. Niyazi bey anlamlı bir gülümsemeyle ve derin düşüncelere dalmış gibi dışarıya baktı. "nefret bile derin bir duygusallık içerir sonuçta.. Sen hiç sevmedin kızım, ya da sevgini göstermek doğana uygun değil."+"Gösterememiş olabilirim ama sevdim dayı!" -"O sevgi değildi, çocuktun o zaman, adam da deliydi zaten. Neyse geçmiş şeyler.."
-Kimileri ilk bakışta ilginç ve derin görünürler ama çoğunlukla ödünç benliklerle varolmayı yeğlediklerinden çabuk sığlaşırlardı. Dışlanmamak için kişiliklerini aşırı sivriltmek ya da hızla kalıp kimliklere dökmek zorunda kalmak kolay değildi sonuçta. öte yandan dış görünüşleri hemen hemen aynı yöntemlerle yeşertilip parlatıldığından şaşılacak ölçüde bir örnekti. saç savurmaları, sarışınlıkları, çıplak yanık tenleri, abartılı avuç içi giysileriyle o kadar birbirlerine benziyolardı ki içlerinden herhangi birini ayırt edebilmek, farklı bir özellik bulup sevmek neredeyse imkansızdı.
-Şunlara bak, dedi. Yalnızlık dansı bu, katmerli bireylik hali. Hem acıklı hem de gülünç. Karanlık bir ağıla doldurulmuş şaşkın korkmuş bir koyun sürüsüne benziyorlar.
-ßazı insanlara, herhangi bir sıradan eşyayla ilişki kurar gibi duygusuzca yaklaşmayı, onları devre dışı bırakmak için aptallığa tahammülü yokmuş gibi görünmeyi becerebiliyor ama bunu nasıl öğrendiğini açıklayamıyordu kendine. her şey olması gerektiği gibi oluyordu belki de, kendiliğinden.
-Mutluluk çıplak gözle görülebiliyor, daha zor anlatılıyordu ama mutsuzluğu dokunmadan anlayabilmek olanaksızdı ve nedense daha kolay anlatılıyordu. Mutluluk başka bir şeydi belki de.
-Eldeki veriler iki kişilik sevda hikayesi yazmaya yeterli değildi. Sıradan bir karışıklık olağan bir kaza bu noktadan öteye götürelemezdi. Kesinlikle çocuksu ham bir hayaldi bu. Gelgeç ilgiler insanı yenileyebilirdi ama bir kadına uzaktan asılmak, yozi işi gücü olmayan adamların harcıydı.
-Asiyim, piyasa koşullarına uymuyorum, sonsuza dek reddettim canımı yakanları. Seviyorum sözcüklerimi yontmayı, hatalar yapıp pişman olmayı, yadsınmaz biçimde iyi olanları ve bilmediğim sapaklara girmeyi.
Yine de; itiraf ederim ki sandığınız kadar temiz değilim.
ßirçoğunuz gibi hızla kirleniyorum.
İstemeden kötü çok kötü yollara sapabilirim.
-Unuytmak belleğin yıpranmış kumaşına işlenmiş çirkin bir mühür!
-ßu kez farklı olacağı umudu değil miydi yeniden sevmek? Olmayacağını bile bile, umutsuzca tutulmak değil miydi aşk? Aşk? Çok iddialı bir sözcük. Belki demeliyim. Anahtar sözcük bu işte! Rastalantıları küçümsememek atlamamak gerekir. Gelecei olmayan aptalca bir büyülenme hali bile olsa. Nedir ki gelecek? Şimdiyi karartan bir şey değil mi? Bırak kendini anın akışına.. Dünya o kadar kücük, hayat o kadar yavan ki!
-"Haklısın, en değerli şey kendisi olandır."
-Sandığın kadar yürekli değilim. Evren içinde zaman değişkenliğinde akar, kıtalar kayar ve yıldızlar doğup ölürken insanın kendini aciz hissetmemesi çok zor. Umutsuzum, çünkü milyarlarca nesne ve insanın durmadan pazara sürüldüğü bu insafsız dünyada, yok olup gitmek dışında bir şey gelmeyebilir elimden.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder