30.08.2010

Everything's falling, and I am included in that.

mmm yaz mı bitiyor ne..

1 yıl önce bugün, dinlediğim aynı şarkı çalıyor şimdi de,
arkama yaslanıp sandalyede dönüp duruyorum, gülümseyerek, mutluluk, huzur, hepsi bu.
Daha fazlası değil, biliyorum.
Niteliği, niceliğine katkı yapmıyor bu kavramın, yüzündeki aptal sırıtıs eksilmiyorsa, mutlusun işte. Benim gibi :)

Zorlamaya gerek yok, yıpranmaya ve yorulmaya.
Hani çok emek verdiğiklerimiz ki? Kim, göster bana?
Hepsi hepsi ben sen o.
Bu kadar ve cisimleri değisse de hep aynı isimde olacaklar
ben sen o.

Hep başka 3 lüler olur, başka ben sen o'lar. Bunlar zamana yenilirler,
yenileri geldiğinde kendilerini tek atfederler,
onlar da yenilirler.

Bütün yenilgilerden geriye de sen kalırsın. Ben kalırım.
O kalır yine.
Biz hep aynı döngüde devam eder gideriz. Yalnız bir fark var, karar vermekle verememek arasında.Karar verip arkasında sağlam durunca, bakışlar da değişir yargılar da.
Anlıyorum ki insanlar yalnızca yüzünüzdeki çaresiz ifadeyi gördüklerinde tepeden konuşabilirler. Kararlı konuştuğunuzda hepsi sus-pus olurlar.

ßenler, senler, olar.
Çoklar, ah ne çoklar.

Ve müzik, devamm eder
;
Everybody's talking how i can't, can't, Can't be your love but i want, want, wanna be your love for real...

15.08.2010

Hazır internet bu kadar yavaşlamış beni çileden çıkarmış, okey-tavla keyfime limon sıkmışken kalkıp bir blogs sefası sürelim Vera!
Yazı bitirmeye çalıştığını bilir gibiyim, çalışmak istemediğini, kafanın çok karıştığını, son iki günü sonra da son bi haftayı beklediğini biliyorum.
Hala bir şeylerin peşindesin, hala tatmin olmadın bunu da biliyorum.
Bilmek istemediğim şeyler de var; insanların yerlerinden memnun emin adımlarla ilerliyor oluşları gibi.
Canını sıkıyor bunlar değil mi?-hem de nasıl.
Ara ki devlet aramaktır demiş Mevlana. Sen neyi arıyorsun bir bakalım?
Sen hep "en" leri kovalıyorsun bu yüzden yerinde duramıyorsun. Seni neyin rahatlatacağını da biliyorum ama dillendirmek ne işe yarar önce bi beklemek gerekiyor.
Beklemek en yakın şey sana ve ruhuna.
TEmbellikten şikayet etmene gerek yok sen de biliyorsun ki ruhun tembel.
Öleceğine inandığın o günler içinde bile oturup kucağında bilgisayarla nip /tuck izleyen sendin.
Bana maval okuma kızım!

Sonra özlemiyorsun bazı insanları, laf dertleşmeye gelince dertlenmiş gibi özlediğinden dem vuruyorsun. Hayır dertli değilsin. Eski aşklar gibi unuttun eski insanları gün gibi biliyorsun.
Gün demişken güneşini balçıkla sıvayamadılar gördün mü? Kurnaz olan değil samimi olan kazandı manen.
Bu sen oldun, işte bu kadar.

Hayatına dönüp geri baktığında bu kadar rahat olduğunu anımsıyor musun? Yoktu tabii. Her hücrenle şükrettin mi bu kadar? -Ona da hayır.
Hadi sus şimdi, dön önüne.
Sessiz yükselt sesini.
Öğrenecek ne çok şey var.