29.05.2010

Şu uzun günlerde ders çalışmak o kadar da zor gelmiyor. Sınava birkaç gün kala başlanılan çalışmaları daha çok sevdiğim söylenemez ama öyle denk geliyor. Bu kadar planlı programlı çalışmayı sevmeseydim keşke. Her şeyi madde madde yazıp, günlere hatta saatlere bölmeler ve harfiyen uygulamalar. İşte bütün başarılarımın özeti.
Kış günleri geliyor aklıma. Çalışmak zorunda olduğum kış günleri, bütün günün bir anda eriyip gitmesi. Daha uyandıktan 4 saat sonra havanın kararması ve bütün depresifliğin üşüşmesi. Bütün gece kalması ve sabah yine bezgin bir ruhla uyanmak. Ne kadar eski şeyler olsa da. Öyle, hep bir yerde duruyorlar. Hepsi bir parça hayatımdan.
Onlar sayesinde oldu bugünkü bütün mutluluklar.
Pencerem arka bahçeye bakıyor. Orası el değmemiş bir orman gibi. Kimse de kullanmıyor. kuşlar ve böcekler dışında. Kuşlar akşamın 7'sinde bile sabahki gibi ötüşüyorlar. pencereyi kapamak mümkün değil. Neden bu sesler dururken kendi sessizliğime kalayım?
Kuş sesi pırıltıları hatırlatmıyor mu size de? Duru bir göle vurmuş güneş ışığı gibi. Kristale değen bi metalin sesi gibi. Çok güzel. Çok güzel.
Ne kadar ürkütücüydü ilk zamanlar bu pencereden bakınca gördüklerim. Ne kadar üzmüştü beni bu şehrin kahvrengi-sarı rengi. Arka pencereden görünen o sarı dünya. Ama şimdi bahçedeki çimenlerin üstüne yatıp keyfini almış olmanın verdiği huzur. İstediğim her an inip keyfimce keman melodileri eşliğinde ders çalışabilecek olmak. Ve sonra yine her şey için Rabbe şükretmek.

İyi ki varız! İyi ki!

28.05.2010

Ne çok acı var ne çok kırgınlık, ölüm, kan, soğuk, silah, kir, toprak, emek, zaman, alın teri.. Kimin kimden daha haklı olduğunu birilerinin tepelerde odalarında oturarak anlatmaları, nasıl yaşayacağımızı söylemelerine nasıl boyun eğebiliriz. Savaşlarda iki tarafta kayıp verir. Haklı-haksız ayırt etmeksizin her tarafın canı yanar insanlarını kaybettiklerinde. Bu ülkenin başından neler geçiyor, neler geçti, kimler toprak altında kimler üstünde kaldı. Ve bizler şimdi herkesi önyargısız oturup anlamaya çalışsak bile. Gidenler dönmeyecek ve büyük ihtimalle bütün dünya kökten değişemeyecek.

"Demek ki göçtü usta, kaldı yürek sızısı. "

25.05.2010

Bir yokuştan kendime çıkıyordum. Güneş tepemde, göl solumda, ağaçlar sağımdaydı. yerler çimen ve renkli çiçeklerle kaplıydı. Arada yalnız başına bir kırmızı çiçek gururlu gururlu başını dikmiş bana meydan okuyordu. O sırada baharı içimde hissettim. Sonra üzgünüm Tanrım, dedim; bana verdiğin o en güzel yeteneği kaybedip artık aşık olamayacağım için. Hiçbir acının içime işlemediğini gördükten sonra ölüm ve hastalık dışında, hiçbir üzüntünün unutulmaz bir yanı kalmayınca.. Üzgünüm tanrım, dedim; kalbime sahip çıkamadığım için, çok üzgün.

22.05.2010

Tek bir söz söylemedi, uğradığı hayal kırıklığının karşısında. Diğer güzelliklere verdi kendini. Orada da hayat devam ediyordu ve yaşamak zaten güzeldi. Nefes almaktan daha önemli olan bir bakıştı belki de ve ne anlamı vardı bir bakışı karşılaştıramadıktan sonra yaşamanın bir etiketle. Böyle de koparılırdı bir bağ, böyle de örülebilirdi ama ne anlamı vardı canı burnunda bir mutluluğa kan kusturmanın. Öyle de oldu, uzaklar uzak yapıldı, farklılıklar fark. Hiçbir şey görmezden gelinmedi, onun yerine toptan görünmez edildi. Böyle de güzel oldu hayat, öyle de. Daha kolay ve acısız oldu ölümden dönüşler ve hiçbir doktor gerekmedi teşhis koymaya. Çünkü öğrendikten sonra kendi kendini ayağa kaldırmayı ne anlamı vardı tıbbi techizatın..

19.05.2010

Üşenirsem geç kalırım. Biri ateşlemeden de yola çıkmalıyım. Şimdi olduğu gibi. Denemezsem bilemem. Bilmezsem rahat edemem. İstanbul'a gidiş..

18.05.2010

Hep şaştılar, herkes.. Bütün hayatım boyunca arkamdan gelen o dedikoduları duydum. Nereye girsem sanki birdenbire konuşmaların kesildiğini anladım. Ama anlamadıkları şuydu; bazı insanlar hayatlarını kendi istedikleri gibi kurarlar. Geri kalanlarsa onların yaptıklarını birbirlerine anlatıp dururlar. Ben başkalarının hayatlarını anlatarak ömrümü geçirmek istemedim. vArsın başkalarını benim hayatımı anlatsın..

Bana kocama bağlı olduğum içn mi saygı duyacaklardı? kurallara karşı gelmedim diye mi? onlar arkamdan konuşmasınlar diye bütün hayatımı onların istediği gibi mi geçirecektim?
Tabii ki yapmdım. Umurumda da değildi zaten. Hiç değer vermediğim insanların benim için ne düşündüğünden bana ne! Vız gelir bana! küçük bir çocukken bile acırdım onlara.. Annemin arkadaşları gelip çaylarını içerken onları izlerdim. Kocalarından ve belki de hiç tanımadıkları insnların hayatlarından başka anlatacak bir şeyi olmayan bu kadınlara hep acırdım. Onlar hep içlerinden geçeni söylemeyip başkalarının duymak isediği cümleleri kurmaya çalışan insanlardı.
Kendi kendime derdim ki; beni ateşlerde yaksalar bile bunlara benzemeyeceğim. Benzemedim.

Başucumda müzik-kürşat başar
Üstüme çöken tembelliklerden daha fazla zarar veren hiçbir şey yok hayatımda. Onları silebildiğim ölçüde başarılıyım, huzurluyum. Bazen inanılmaz derecede zor geliyor yapılacak işler listesi. Bunların kafamda dönüp durması, dilimde dönüp durması yetmiyor. Ben onları kalem kağıt yardımıyla listelediğimde huzur buluyorum. Böylece aklıma üşüşmüş en ufak detayları bile yazıp, yapmaya başlayabiliyorum. Öteki türlü sadece dilimde pelesenk olup kalıyorlar.
Listelerim çok meşhur benim hayatımda. Çünkü evet her şeye istisnasız liste yapabiliyorum. Günün akışı için bir liste, bir işin çözümü için bir liste, okunmuş okunacak kitaplar, izlenmiş izlenecek filmler, aranmış aranacak insanlar. Hepsi listeler halinde bir yerde bulunabilir, bir çoğu tamamlanıp çöp kutusu aracılığıyla odamdan çıkmış da olabilir. Onlara çok şey borçluyum.

Tembelliğim genelde ne yapacağıma karar veremediğimde, hiçbir şey yapmama haliyle tezahür ediyor. Buna yenilmiyorum, çünkü o kasvetli hava beni bunaltıyor. Dışarda yağmur yağarken odalarda oluşan karanlıklar gibi boğuyor beni bu durum.

İşte yine kurtuldum sayılır. Zaman her şeye yetiyor, benim bu kadar telaşlanmaktansa, listeleri yapıp hızlıca halletmem yeterli. Keyif almazsam, yorulmanın bi anlamı yok çünkü.

17.05.2010

Günaydın, geç uyandım ama bitti
Aslında geç bile kaldım zor uyandım ama geçti
İlacın etkisi, yok ..

Günaydınnn Mayıs'ın Salı'sı. Günaydın! Hepsi geçti :)
Çok büyük sözlerden herkes döner değil mi?
Bütün o büyük lokmalar birer birer yutulurken, boğazdan zor geçerken bunu hatırlarım.
Asla yapamam, dediklerimde ya da ne var ki çok kolay dediklerimde.
Ayağıma takılıp kalabilir kolaylıklar ya da yolda giderken geride kalanlar gibi çabucak geçip gidebilir zorluklar. Püf noktası, her şeyi umutla beslemek. Bütün geleceğe ve bugüne dair olan her şeyi. Çünkü karamsarlıklardan kar sağlamıyor hayatlar.
Hiçbir pürüz, kötümserlikle düzelemiyor.
Bunu yapmaktan vazgeçtiğimde nasıl bir huzura kavuştuğumu anlatmak için kelimeler yetebilir mi, deneyeyim.
Sabah kalktığımda, günaydın demeye başladım kendime.
Gülümsedim, gerindim, pencereden günü selamladım.
Çok güzel bir gün olacak, dedim, çok güzel günler olmaya başladı.
Arkadaşlarımı seversem, onlar da beni sever, dedim. .
Samimiyetle gülümsememi, yardımcı olmamı, paylaşmamı sağladı.
Çalışırsam, büyütmezsem gözümde olur, dediğim her şey oldu.
ßaşarısızlıklar çekti gitti, ben başarımla mutlu oldum.
Denersem neden olmasın, dedim, yapamam sandığım bir çok şeyi yapabildim.
Yeni hobilerim, yeni zevklerim oldu.
Yeniden yazarsam, neden olmasın, neden eskisi gibi, dedim..
İlerlettiğim bir romanım oldu.
Günlükler hayatımın yazılı belgesi, neden yavaşlattım, daha çok yazabilirim, dedim
HEmen her güne yazılmış üç sayfam oldu.

Güneş bana daha güzel doğuyor gibi geliyor, uykular bana daha tatlı, şarkılar daha zevkli, ayakkabım da beni seviyor.
İnancımı kazanabilirim diye karar verdikten sonra, kalbimin de yenilendiğini hissettim. Hiç böyle içten kılamadım uzun vadede namazımı belki de, Kur'ansız geçen günlerimde böyle zevk almadığıma da adım gibi eminim.

Kararlarımı yıllardır kendi kendime veriyordum ama hayatım boyunca belki de en çok ihtiyacım olan şey, 'kalabalıklar içinde bile' yalnız değilim.