22.02.2011

ırmak@kıskançlık krizine gellll arkadass!

Zaten bi türlü dersin başına oturamıyorum, salak salak facebookta onla bunla yazışıyoruz derken zırt bir telefon, bir çığlık:

-Merveeeeee çabuk koş gel, Alperenin eski sevgilisine bak!
-Irmakcım simdi film izlicem, ben burdan baksam adı ne?
-Merveee gel diyorum sana cabuk gel çabuk

Haydi kalktım çıktım :D

-Şuna bak cok mu güzel? güzel mi? O mu güzel ben mi?
-Allah için güzel kızmış, süslü filan erkekler sever süslü kızları biz biraz kaba sabayız biliyosn ırmakcım :D
-Merveee ne diyosun merveeee, defol merve, allah seni kahretsin merve! Çok mu güzel lan?
-E yani güzel kız, boş birine de benzemiyo filmler yazarlar filan?
-Ya ne diyosun ya,
Çocuk haklıymış bu konuları konuşmayalım derken :(

-Irmakcım sen de güzelsin seni seçmiş sonunda!

Zırt bi telefon, müno arıyo:

-Alo ırmak?
-Münevver ben güzel miyim değil miyim fikrini soyle
-Sen çok şirinsin ırmak
-Ben hep şirin olayım zaten!!!!!!
-Gerçek fikrini soylemeyen domuz olsun münevver len!
-Irmak güzelsin

-Hacı kız güzel çıktı ya.. :( Defolll merveee, kahrol merveee, s..git merveeeee...
Kız boş değilmiş aga, ben çok boşum ya. Boş değilmiş la kız, can yüceli beğenmiş. Oturim ben de herkesi beğenişm ben de boş olmayayım. Ben mi o mu ya? Merve ciddi fikrini söyle ! Siz gidin zaten! Aga mervee! Doğru söyle! O kızın bi kaç fotosunu kaydet, cansuya yolla hemen, sor hacı!

-Münevverr! herkese sor, gülceye filan etrafında ne kadar insan varsa!
Gülce bence de anlamıyo alperen gayet güzel bi cocuk.

-Mervee bu cümleleri yazma bloguna, gebertirim.
Beni çirkin bulan bi insan var mı ki? Aga ben cirkin miyim len?
Aga yani azııckk şişmanız diye de çirkin değiliz yani? Alpereninde yastıgı var ona bakarsan!
Aga yarından itibaren rejime başladım, yok len zaten ablamın düğününde şişman mı olacugum!


:D :D

Bu gece ortalık ayağa kalktı, sağol valperen :D

edit: nitekim öyle oldu, gerdanım komple yandı, bilgisayarım yere çat diye bi yapıstı, ortalık birbirine girdi :)

21.02.2011

Ciddi bir şeyler,

Gelin biraz sert konuşalım, bu kadar güleryüz yeter.
Görmediğimi sanıyorlar ya, hani ben anlamıyorum ya biri laf sokmaya çabaladığında, diğerleri güldüğünde, birileri bir imada bulunduğunda. Çok biliyorsunuz siz. Çok akıllısınız.Ezik yanlarınızın örtülmesi için bulduğunuz kılıflar çok yaratıcı, çok afili, çok şıklar. Ama bunlar onları görünmez kılmıyorlar. Ben görüyorum.
HAni çok bilmiş, çok geveze belki çok ukala bir görüntü var ya, onun altında hepiniz için ayrılmış bir pay var ve ne öğrendiyse paylaşma ve iyiliğinizi gözetme varken siz bunu tersinden anlayıp ilk fırsatta lafı gediğine koyduğunuzu sanırsınız ya, Ben tepki veremez gibi mi geliyorum?
Ben güzel rol yaparım, anlamamış gibi yaparım, farketmemiş gibi, duymamış gibi de yaparım.
Ama biliyor musunuz o ezikliklerinizin altında siz çok yaralısınız. Ben en azından kendi yokluklarımın farkındayım ve açık sözlülükle bunu dile getirebiliyorum. Siz başarısızlıklarınızın arkasında o kadar zayıf o kadar geridesiniz ki, insanlara kin bağlamanız bu yüzden.
Ben bugüne kadar o kadar çok şeyi görmezden geldim ki, saflığımdan değil, huzur kaçmasın diye, tersim de pistir benim, zıttımı gordunuz mu? Gormeden kendinizi bi bok sanmayın bence.

Şimdi oturup bir güzel düşünün, bu kız ne zaman istedik de yardımcı olmadı diye, sonra elinizi o olmayan boktan vicdanınıza bir koyun, evet daha düşük notlu bi insan olsaydı onu aramızda bu kadar yabancı bellemezdik, deyin. Çünkü ben bunu biliyorum. Çünkü bu ilk değil. Çünkü siz hem nankör hem bok beyinli olmaktan oteye gidemeyen tipler, dünyada cok az olduğunuzu sanıyorsunuz, değilsiniz beyler, değilsiniz bayanlar.

Götlerinin inikliğini sahte mutluluklarla dolduranlar, siz benden mutlu değilsiniz, siz benden üstün değilsiniz. Emin olun o bomboş arkadaşlık dostluk kavramlarınız, o aynı ortamda bir kişiye dair soylenen şeye kahkahalarla gülüşleriniz hepinizin zamanında açamadığı ağızlarının acizliğinden. Sıkmıyorduysa kendiniz söyleseydiniz ya.

Yüreğiniz var mıydı yoktu.

Yukarılarda yalnızlık olabilir, ama zirvede bok beyinliler yoktur.
Dostluk, arkadaşlık kavramınıza koysunlar sizin.

Vera

19.02.2011

ßugün burda cumartesi, ben senin saçlarını..

ßir cumartesiye sabahın 9 unda alarm ile başladım. Müthiş planlı programlı ve dakik arkadaşlarımı birer birer aradım, kahvaltıda anlaşmıştık biz güya. Neyse bütün her şeyi topladım mutfağa taşıdım, derken yarım saat sonra Irmak hanım duşuyla açılıp yanıma teşrif buyurdular. Bir bucuk saat filan da biz güzelll bir kahvaltı sofrası hazırlamaya koyulduk. elimizden geleni ardımıza koymadık. Kendimizi aştık o derece. Gel gör ki bizim 9.35 te yola çıkması gereken Münük hağnım dere tepe aşıp gelmeyi beceremedi ve saat 11 den daha fazla bir şeyken biz bi toplanabildik.
O iki saatlik kahvaltı ve gırgır şamata yetmedi elbette ama ayrdı düştük.
Kızılaya bir gidişim var,
Nasıl yağmur yağıyor Ankara'da.
Şapkamı geçirdim basıma, ellerim ceplerimde, kulağımda 'torn', binaları insanları, kaldırımları, ayakları, su damlalarını izleye izleye, kendimi yabancı bi ülkedeymis gibi sınayarak Sıhhıyeden Karanfile kadar aylak aylak ıslanarak yürüdüm gittim.

Sevilenler bir masada, gözler güzel, yüzler güzel, kalpler güzel, biz de güzeliz masallah :)

Fotoğraf çekmekten kalan vakitlerde de "eee daha daha nasılsınız" bıdı bıdı bıdı :)

Sonra facia bi sekilde kendimi burger king de buldum ama orası karıstırılacak bir mevzuu değl, Zeynep Irmak'la aramızda bu kez.

Şimdi kulağımda 'iki sakin' çalıyordu, Tunus durağına yürüyorum "18 gündür temizim, onla başlayan tüm cümlelerden uzak" diye diye otobüse bindim. Oyle de kampüse döndüm.

Akşam şekerlerinin yanında ders çalışayım dedim, bu bi hataydı, az sürdü, hiçbir şekilde yeni döneme adapte olamadım, ödevleri bile nasıl tamamlıyorum bilmiyorum. Zaten bütün hocalara bir bir mahcup olmakta üzerime yok çok şükür :)

Ve iste odada bir seyler dinlemeceler ve bir seyler okumacalar devam ediyor.

Şuan saat 00.00.

Yazı bittiğinde geçmiş olacak tabii.

Yarın kocaa bir atölye, saatlerce. Bezdim yavs uyumak dinlenmek istiyorum :(

Ptesi mülakat var sanırım, Erasmus zıvırı için, hem çarşamba da ahahaha büyük kavuşma yemin ediyorum hayatım boyunca hem ben hem ailem bu anı bekledi. Sevgili doktorum ve ben sonunda konuşucaz karşılıklı :)))))

Salı bi sunum, cuma bi quiz.

5 tane film aldım kütüphaneden haftasonuna, ne gaflet amannn Allah'ım! Birini bile izleyemedim.
(Karanlıktakiler,Sonbahar,Küçük Kıyamet,Korkuyorum Anne, İçimdeki Deniz)


Aşk hala yokk.. aşk.. Koy g...ne rahvan gitsinnn hep aynı terane be!

12.02.2011



En sevdiği renk mor olan kadın, en sevdiği kelime 'asi';
En sevdiği oyun incitmek beni, hıncı çocukluktan kalma yara izi.

Zamanı yaralarla ölçen kadın, geçmişiyle kavgalı,
Tanrıya sığınan kız çocuğu geceleri, isyankar gündüzleri.
Kırdığı kalpleri dizmiş ipe, gene de en büyük zararı kendine.
Ayak izlerini kuşlar yesin diye, ekmek kırıntıları bırakır geride.
En sevdiği ses çocuk sesi, oysa anne olmayı istememiş yıllar var ki kendi,
Hiçbir zaman kök salmamış ki sırf bir gün çekip gidebilmek için..



11.02.2011

Murathan Mungan- Bilkent 11-02-2011

Murathan Mungan, Bilkent kişisel gelişim günleri kapsamında bugün Güzel sanatlar fakültesinde bir söyleşiye katıldı. Hayata dair biriktirdiklerini, edebiyata dair fikirlerini paylaştı. Tecrübelere dayalı çıkarımlarını paylaştı bizimle. 55 kitap yazmış. Nasıl güzel bir duygudur kim bilir?
Geriye bakmıyorum dedi. Elbette yanlışlarım vardır, hatalarım olmuştur, hayat keşkelerle doludur ama bunlarda boğulmaya gerek yok, dedi. Bunları düzeltmekle uğraşmak yerine yeni bir şeyler yapmak gerekiyor, haklı değil mi?

Babasına yazarlık, şairlik hedeflerini söylediğinde, kabul görmemiş. Bu konuda epey duygulanarak bana benim de yıllarca yaşadığım gerçeği hatırlatıp tüylerimi ürperterek; Belki o gün beni kabul etti, başkalarının beni kabul ettiği gün, dedi.

Hayatta seçimlerimize dair ve gittiğimiz yolda geride bırakmamız gerekenlere dair "vazgeçmesini bilmek çok kıymetli" diyordu. Bunu özellikle vurguluyordu. Bir yol seçiyorsanız, o yolun dışındakileri bir yerde reddedebilmenin gerekliliğini vurguluyordu. Kendi fikirlerini ve yolunu bulduğunda, artık kimden besleneceğini, kimleri okuyup kimleri okumayacağını, kimleri kaale alıp almayacağını seçmiş. Bunlar hemen olmamış ama olduğunda çok güzel olmuş elbette.

Kulağını kime açıp kime kapayacağını bilmek önemli diyordu. Beslenme kaynaklarınızla aranızda tutarlılık var mı diye soruyordu.

Hayatta bir şey olmak önemli diyordu, kendini oldurmak diye bir şey var, kendini oldurmak önemli, diyordu. İnanmadığın bir şeyi yapmamalısınız diyordu, hiçbir zaman reklam için yazmadığını, reklam almadığını ekliyordu.

Kişisel ahlak önemliydi. Eğer siz bir dinin ahlaki değerlerini alırsanız, dine inanmayı bıraktığınızda ahlaksız olursunuz. Diğer yolların ahlaki değerleri de o yolları bıraktığınızda ahlaksız bırakırdı sizi. O yüzden kişisel ahlak lazımdı insana. Kişisel ahlakı olmayanın ahlakı olmaz, diyordu.

Murathan Mungan, karar vermiş, yıllarca yazmış, el verdiğince yazmaya da devam edecek.
Ben de bu yolda bu kadar azimle çalışan biri olmayı umuyorum.

Hala bir öğrenci gibi hisseden, hala bir öğrenci gibi oturup dersine çalışan, araştıran, tırnaklarıyla kazıyan bir yazar..

/

baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum
çarşılar avuçlarında aykırı
sokakların lisanı adımlarında
gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini
Gönüllülük eğitimlerinden proje yazımında, projenin hazırlık aşamasındaki evrelerden biriydi; olmayacak galiba, bırakmalıyım, bırakmak için de can atıyorum!, diyorsunuz.
O bi eşik, aslında birden fazla kere kendini tekrar eden ve her seferinde geçilmesi zorlaşsa da geçtikten sonra eski kararlılığınıza geri döndüğünüz bir eşik.

Bazen öyle çok hayal edip öyle çok bekliyorsunuz ki, o günlere yaklaştığınızda "olmayacak ya da olmasa da olurmuş" diye geçiyor içinizden, hevesiniz kaçıyor bir yerde. Bunlar aslında o anda yaşanan yaşanmış diğer bütün olayların yarattığı olumsuz havanın etrafında dönüyor ve yapılması gereken çok kafa yormamak ve önceki kararı değiştirmemek. Çünkü sağlıklı bir ruh hali değil, bütün ruhun çöktüğü, psikolojinin darma duman hallerinden olduğundan verilecek her karar, geri çekilecek her adım sonrasında büyük bir zarara sebep olabilir.

Lisansa başlarken en çok istediğim şey ülkeyi gezmek, yurt dışına 1-2 dönemlik gitmekti. Bunun yurtiçi kısmı aksak da olsa iyi gibi gidiyor. Ama bu erasmus dönemi yaklaştığında, geçen haftanın bütün o yeni döneme başlamışlık, derslerin oturmaması, sınıfların yabancılaşması, hocaların yabancılaşması, belirsizlikler içerisinde ruhum bir daraldı ve patlayacak gibi oldum. Erasmus gözümde büyüdü, neredeyse gitmekten vazgeçiyordum. ERkenden okulu bitirme hayalleri gözümde büyüdü.
Yine de geri adım atma kararı almadım. Dudağımda uçuk çıktı filan o kadar sıkmış canımı aslında ama sabredip pazartesiyi bekledim.
Bilirsiniz o bir gece bile sabaha bağlanmazken, cumanın pazartesiye bağlanması felakettir. O haftasonu bunalımda geçer.

Geçti gitti, pazartesi her şey yoluna girdi. Sonra Başvurular başlatıldı. Şimdi belgeler hazırlanıyor. 1 mi, 2 mi buna karar vermek için de diğer pazartesi ve sonrasını kullanıp, zamana yayarak tam bir karara varmayı planlıyorum. Gitmek istediğimden ve hangi üniversiteyi tercih edeceğimden kesin olarak eminim ama dönem sayısında biraz sorun var. Uzasın mı, kalsın mı? 2 dönem çıkarsa 1 dönem okuyup dönme şansım var mı? Bunlara cevap bulunca bu konuyu da kapamış olacağım.

Kulüplere katılmak zorunlu bir yerde. Slp tanıtımını TDP tanışma kokteylinde ben yapacağım. Cümlelerim hazır değil, hadi bir konuşma da bunun icin yazayım zaten 5-6 cümle demişlerdi.

Karar: Ödevler son dakikaya bırakılmayacak, kimseye güvenilmeyecek. (: Dilerse başkaları bana güvenebilir. Domuzlaşmıyorum ödevimi istediklerinde :)

4.02.2011

Kimin ne düşündüğünü gecelim, arkadasım.
Kimin ne düşündüğünü gecersek eğer, benim neden bu kadar cok üzüldüğüme gelirsek eğer, soylesin biri artık nedir bu?

3.02.2011

Acımasız bir gerçek ama aşık değilsin, dedi.
aşık olmadığın her halinden belli, dedi