25.01.2011

Tatilin tehlike çanları.

Sorunun ne olduğunu bildiğiniz halde onu çözümlemeyi ertelerseniz, işler sarpasarıyor. ßirikip birikip, çözülmemiş her şey size uykusuzluk, sivilce filan olarak geri dönüyor.
Ertelediklerimin hepsi başıma üşüştüler ve ben onları görmemezlikten geldikçe onlar bana gecelerimin uykusuz geçmesi cezasını verdiler. ßugün 13. gün. 13 gündür ben geceleri sabahın 5 ine vardırmadan uykuya dalamaz olmuşum.
Aslında dengesizlik, düzensizlik benim karakterim olmalı yay olarak, nitekim oyle de. Tek mesele benim o şekilde bir yere varamamam. Plan yapmazsam, açık açık yazmazsam, birden fazla sorunla başedemeyip, sistemi çökertmem. Günlerin hesabını tutmazsam, bu tatilin ilk 13 gününde olduğu gibi, daha haftanın hangi gününde olduğumu bile bilmezsem elimin ayağıma dolaşması kaçınılmaz sonumdu.
Hastane işleri,
Bölümlerarası başvurusu,
Testler,
Kitaplar,
İzmir e gidiş, Antalyaya gidiş,
İptal edip çat diye İstanbul'a gidiş,
Ankara da işleri toparlamak için 3 gün,
Bu akşam ki antalya yolları,
Anne-babamın aklıma düşmesi,
Aklıma düşmesini istemediğim insanlar
Erasmus meselem,
Pat diye 2. sınıfı bitiriyor olarak ilan edilişim,
Nerden ne dersin alınacağına dair sıfır bilgim

ßöyle böyle her şey kafamda o kadar bi kenara atılmıştı ki, o plansızlık içinde boğulduğumu hissettim dün.
ßugün cok daha iyiyim, sanırım yine saldım gitti.
ßir kısmını karara bağladım, bir kısmını da oluruna bıraktım.

Kendime yüklenmiyorum, hayatımı kimseye gore sekillendirmemem gerek.
O telaşı atabilirsem, her şey yolunda!

18.01.2011

Elif Şafak'tan (uzaktan sevmek)

"Seni uzaktan seviyorum...." diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
Ne güzel uzaktan sevmenin rahatlığı, hafifliği, beklentisizliği. Herkesin habire birbirinin hayatı hakkında konuştuğu bu dünyada "biz" diye bir şey olmayınca, hakkımızda konuşacak bir şey de bulamıyorlar ya, ne güzel. Özgürlük işte!
Sen özgürsün. Dilediğin zaman gidersin aklının estiği yöne. Tutsaksın bir o kadar. Mecbursun kendi sorumluluklarına, alışkanlıklarına, hayatına. Yapışmışsın kabuğuna. Hayalimdeki sen gerçek senden daha özgür aslında. Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur. Zaman ağırlaşır, zaman hantallaşır. Doğallık kaybolur, konuşmalar yapaylaşır. Söylesem dünya durur, bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Sen değişirsin. Bir başka hal gelir üzerine. Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir siner bakışlarına. "Aşıklar kibirli olur" demiş şair. Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar. Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibiri gözlerinde görmektense.
"Böyle adama
Yaklaşmaz hiçbir güzellik
Doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
Almak için bütün sızıları içine."
Oğuz Atay tanısa, seni anlatmak için söylerdi bunları. Bütün sızıları içine çeken adamsın çünkü. Bir de beni almanı istemem o delik kalbine."

17.01.2011

Kader'e dair birkaç ayet, bir kaç not..

İç dünyasında fatih olmayanın hariçte yapacağı bir şey yoktur.

"Ey habibim! Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?"

"Onların yüz cevirmesi sana ağır geldiğinde eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamaya yetmiş olsaydı onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. Sen cahillerden olamazsın!"

13.01.2011

ßen sütlü cikolataymısım..

ßazen bu şapşal testleri çözmek cok zevkli oluyor sorular ve cevaplar eğlenceliyse :)))

Sütlü
Dışarıdan karamsar, hayatı fazla önemser bir haliniz var. Ama öyle olmadığını siz de biliyorsunuz. Şaşırtıcılığınız da buradan kaynaklanıyor. Yanınıza yaklaşmadıkça sizin o hayata tat veren halinizi fark etmek mümkün değil. Size yaklaşmak için öyle kırk fırın ekmek yemeye de gerek yok. Zira siz kendinizi her daim açıyor ve asla saklamıyorsunuz. Görmeyi bilen için sizdeki hazineler kadar kıymetlisi yok. Tam bir hayal ve gerçek ustasısınız. İkisinin birbirine nasıl yaklaştırılacağını çok iyi biliyorsunuz. Hayalleri gerçeklere bulaştırarak anlattığınız masallar dostlarınızı büyülüyor, düşmanlarınızı ise korkutuyor. Sizi dinlemek gerektiğinde huzur, gerektiğinde korku veriyor.

Hakkımda fazla bilgi

İyimser, hareketli, neşeli ve meraklıdır. Ayrıca çok yönlü ve beceriklidir. Bilmeye, öğrenmeye büyük önem verir. Bilginin yayılmasında rolü vardır. Zevk aldığı sürece bir çok şeyi aynı anda ister. Beklemekten ise hiç hoşlanmaz. Süre uzadıkça sinirlenir ve saldırganlaşır. Çünkü son derece sabırsızdır. Dereyi görmeden paçaları sıvamak onun bir başka özelliğidir. Arzu ettiği bir şey kesinleşmeden onun olduğunu kabul eder. Bu yüzden de sık sık düş kırıklığına uğrar. Riske atılmaya, eylemeye geçmeye bayılır. Bu cesaretten çok merakını gidermek içindir. Çok güzel ve etkileyici bir konuşma tarzı vardır. Sadece dinlenmek ve düşünmek için susar.
-
Aşk için en çekici ve ilginç burçlardan birisi de Yaydır. Yaşamı bir eğlence gibi algılayan Yay, aşkı ve hayal kurmayı da çok sever. En önemli özelliklerinden bir tanesi espri yeteneğidir. Daima yeni fikirlerle doludur ve yaşama karşı hevesli bir yaklaşımı vardır. Yay'ın özgürlük tutkusu, bonkörlük ve macera arayışı da diğer önemli özellikleridir.
Heyecan, ihtiras, romantizm macerasına rağmen, bu özgür ruh, bir yere bağlanıp kalmayı oldukça sıkıcı bulabilir. Yay aşkı bir macera ya da mücadele gibi algılar. Yay ilk kez birlikte olduğu insandan etkilenmezse, ilişkiye devam etmez. Yay için gittiği yerden ya da yediği yemekten çok, karşısındakinin ne anlattığı önemlidir.
Yay burcu insanı pek çok konuya derinden ilgi duyduğu için, partnerinin de entellektüel olarak zengin olmasını ister. Yaylar entellektüel olarak gelişkin ve konuşmasıyla zevk veren insanlardır. İlişkide kısa bir süre sonra, Yay'ın oldukça net ve direkt yaklaşımları ortaya çıkmaya başlar Genellikle karşısındakinin ne hissedeceğini ya da düşüneceğini pek önemsemeden, içindekini dışarı aktarabilir. Aslında burada doğal olmak isteğinden başka, kötü bir niyet söz konusu değildir.
Yay'ın ilişkideki temel amacı, eşine sadık kalabilmektir. Ancak evine aşırı düşkün, dışarı çıkmak istemeyen bir insanla ya da çok kıskanç bir eşle birlikte olabilmek Yay için mümkün değildir. İlişkinin gerektirdiği özgürlükten vazgeçme durumu, Yay'ın kendini tuzağa kapılmış hissetmesine neden olur. Kendine uygun bir eş bulduğunda, sakladığı derin ihtirasların ve sıcaklığın ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Bu andan itibaren Yay ile geçirilecek bir yaşamda sıkılmak mümkün değildir.

-

12.01.2011

baazziingaa

ßüyük enistem 3 kardes; Osman, İsmail, İbrahim respectively. ßüyük ablam küçük olan İbrahim ile evli, küçük ablam onun ortanca kardeşiyle aynı isimde olan İsmail diye biriyle evli.Hesaba göre en küçük olan ben, en büyük olan Osman ile aynı isimde birini bulup aşık olup evlenmeliyim.
Çözüm:
1-) alcohol-free , öylebir geçer zamanki/osman
2-) no man no cry...

1.Dönem biterken.. ßilkent'te hayat

İçimi kaplayan o kocaaa mutluluk, huzur..
son sınav ile birlikte geride kaldı 1. sınıfın 1. dönemi.
ßilkentteki 3. dönemim.
ßenim hayatıma kattıkları, hayatımda değiştirdiği her şey ile, burası benim olmak istediğim yer. ßurası iliklerime kadar mutluluğu hissettiğim, gülümseyerek uykuya daldığım yer.
ßurası acıları geride bıraktığım, yepyeni dostları hayatıma kattığım, öğrendiğim, öğrettiğim, gezdiğim tozduğum, yediğim içtiğim, yerim, yurdum.

ßaşarılı bi dönem oldu, mütevazi olmaya gerek var mı bilemem çok başarılı bir dönem oldu.

Eylül de cope'tuktan sonra bu yakışırdı zaten.
ßabamın gururlu sesi.. Ablamın gururlu sesi.
Onlara güzel haberler verebilmek.

ßurda uzakta bir yerde ama çok başarılıyım, diyebilmek.

Gülümsemek, sevmek, yaşamak, yaşamak yaşamak tam anlamıyla!

Şeyma'nın hamile oluşu, ailemle iletisimimin harika olması, kardesimin ne kadar sorumlu, kaliteli bi insan olduğunu görmek, yeğenimle aynı üniversitede okuyor olmak, sevdiğin insana yakın olmak, Irmak, Cansu, Münü, Elif, Ece, Anise, Zemheri, Gülşah, Amy..

Sonra İstanbuldan seslenenler, Gamze, Elif, Nur, Hande, Ayşe, Ulaş, Üzeyir, Furkan,...

Geride kalan şehirler, Karabük, Rize, Antalya, Eskişehir, İstanbul.

Onca film, onca dizi, onca kitap, onca toplantı, konferans, seminer şu bu..

Şimdi 15 gün tatil, İzmir, İstanbul,Trabzon, Ankara arası mekik..
Edit: veee yine Antalya :)))))

Hayat cok güzel be blog :)
Hayat çok güzel!

12:12

12-01-2011

( günün şarkısı da "kara kedi") Kıvrak kıvrak dans vakti!

"Günün ennn güzeli sen, güzeliz iki deli ;)"

6.01.2011

Pinhan'dan notlar

"Korktu. Gidip de varamamaktan değil, varıp da dönüş yollarını kaybetmekten değil, dönüp de geride bıraktıklarını yerlerinde görememekten değil, bir kendini bulmaktan; bulduğunda korkmaktan korktu.

Yağmur yakındır! Ama ne fayda. Ettiğimiz hıyanetin züllünü değil yağmur, Nuh'un tufanı dahi yıkayamadıktan sonra..

Devir döndü, zaman yine piç oldu.

İnanması ne denli zor olsa da kiminin ruz i mahşeri kiminin ruz i hızırı oluverir.

Hukukumuz vardı. Öyle hem yan yana hem de birbirimize dokunmadan, el sürmeden ısınmaya, ısınamasak bile hiç olmazsa donmadan bir kışı daha geçirmeye çalışırdık."

1.01.2011

Kanatlar/2007/İstanbul

Dün gece yatağımda dönüp duruyordum, uyumaya çalışıyordum olmuyordu.
ßir dizi daha izliyordum, bir şarkı daha dinliyordum, bir oyun daha oynuyordum. Yine olmuyordu.
Sonra saat 4'ü biraz geçiyordu, aklıma yine şarkım geldi.
Açtım 1 kez daha dinledim. Uyudum sonra da.

Şarkım bana en çok Nur'u hatırlattı.
O söylemişti, ilk ondan duymuştum.
2007 yılı başlarında, Bir Ogün Sanlısoy konserine gidiyorduk, Fatih sokaklarında tramvaya yürüyorduk.
Nakaratı aklındaydı, nakaratını mırıldanmıştı, orda dilime dolanmıştı.
Sonra ben kızlar tuvaletinde ayna karşısında cok defa soyledim, çok kişiye öğrettim, çok kişiyle omuz omuza bağıra bağıra seslendirdim.
Çok defa Prof. Ayten Hoca'ya yakalandım, o da çok sevdi. Devam et, ben dinliyorum, dedi.

Devam ettim.

Sevdiklerim bir bir geride kalırken, ben hep kendi yoluma yürüyüp gitmeliyken iyi gidiyordu. Gecede, gündüzde, yolda, yastığa gömülmüş rüyasızlıklarımda, hayallerimin ortasında, kahvemin yanında, dostlarımla, Fatih'te, Atakent'te, Üsküdar'da, ßeylerbeyi'nde, Des'te, Namık Kemal'de, ßeyazıt'ta, Eminönü-Üsküdar, Eminönü-Kadıköy, Eminönü-ßeşiktaş vapurunda..

Daha yüksek sesle daha güzel oluyordu, daha çok şey kopup gidiyordu içimden, biraz daha kabulleniyordum gitmiş olanları, gitmeyenleri ama gidecek olanları.

"Sen anla.. yolu yokuşa sürmek değil..
Sen anla; kaderi başına yıkmak değil..

saz başka, oyalan başka kollarda..
aşk başka, başka, başka bul..

Üzgünüm / Değilim
Yorgunum / Değilim
Aşığım / Deliyim.. Deliyim ben deliyim...

Sen başka, başka birinin kollarında,
ßen başka, başka aşkın yollarında
Ah başka, başka, başka bul...

Üzgünüm / değilim, Yorgunum / Değilim, Aşığım / deliyim..
Deliyim ben deliyim..."

Kitabımın ilk sayfaları :) İlk kez yayınlıyorum, nasıl?

Eksik köprülerde yıkıntı olmak bir kaderden daha ötesidir belki de. İnsan eliyle inşa edilmiş bir vahşet tüneli.
Bulduğu ilk içecekle odaya geri döndü kadın. “Yani şimdi sebep yokken ayrılacağız, anlıyorum, evet evet..”

- Lale! Her zaman aynı şeyi yapıyorsun…

Yudumladı az kalsa buz tutacak meyve suyunu, kaldırdı başını, baktı yüzüne.. Hani yıllardır baktığı bu yüz, ne kadar anlamsız, ne kadar şapşal, öyle sahtekar… Ama nasıl olur da… “Neyi?”

- İşte bunu… yapabildiğin en güzel şey, bilmemezlikten gelmek. Anlamamazlıkların. Tutup bütün suçu karşındakinin avucunda bırakışların.

- Az sonra kapıdan çıkıp gidecek olan benmişim gibi konuştuğunun farkında mısın sen?

- Söyleme böyle… uzun zaman önce bıraktın beni kendi içinde kalbin olarak çağırmayı. Şimdi her şey normalmiş gibi, ben burada en anormal tepkiyi veriyormuşum gibi davranma artık!

- Peki öyleyse… ben biraz uyuyacağım, kapıyı arkadan kilitleme. İyi günler…

- Ama…

Ama’sı kalmamış her aşkın bittiği gün insanın gözüne bir çeltik atılır. İrisin tam içine. Yaşlandıkça daha da çoğalır. İç ve dış bütün acıların yazılı belgesini irislerde ararım ben. Lale, gözüne bir çeltik atmıyordu, ama ona bir şeyler olacağı kesindi.yok, hayır, o da kesin değildi. Sadece bir sakinlik bütün vücudunu sarmıştı, karşı koymuyordu. Hayatının son 5 yılını harcadığı adam şimdi öylece çekip gidiyordu. Ona “iyi günler” dedi, demese miydi?

İçinden öyle geldi. Şimdi de uykulu hissediyordu. Kıçını dönüp yatmaya gidiyordu, o da evden gidiyordu, hayat bir yerden kesintiye uğruyorsa, işte o bugündü. Kimin umruydu? Neden değildi peki? Olması gereken neydi? Nerden bilsindi? Kaç kere terk edilmişti? Kaç boşanma tecrübesinin birikimini uygulamaya koyacaktı da bir şeyler saçma sapan görünmeyecekti?

O da böyle bıraktı. Varsın bildiği gibi olsundu, nerde mutlu olacaksa orda, ve kimle. Mutlu olsun muydu? Neden olmasındı? Uyandıktan sonra düşüneceği şeyler listesine bunu da ekledi.

Başka neler vardı? Kendinin ne yapacağı, nereden başlayacağı, ilk kimi arayacağı, annesine hangi cümlelerle açıklayacağı, arkadaş çevresi, sonra aramak yetmediğinde yüz yüze görüşeceği insanlar… bunlar şimdiden yeterince boğucuydu. İçinden bir şey, başını gömüp yastığa uyumasını fısıldıyordu.

Adam gidiyordu. Gitsindi.

Kalktı odasına yürüdü.

Örtüsü serili değildi. Beyaz yorgan darmadağın orda duruyordu, yastıklar da çaprazlamasına bir kullanılmışlık havasında, ama olduğu yerde, onu bekliyordu. Öyle de yaptı. Sabahlığını omuzlarından sıyırdı, yere bıraktı. İlk gün olduğu gibi. Dün gibiydi. Aslında o kadar da yeni değil, çok eskiydi. Şimdi hatırlayamadı.Yorganı çekti, çift beyaz yastığa kafasını koydu. Gözlerini yumdu.

Adam bütün bunlardan sonra gitti.

Dünya,İslamiyet,Demokrasi

"..Ne var ki, daha ilk baştan beri birden fazla topluluk vardı. Ve bu nedenle nerede bir topluluk varsa, orada bir ad vardır; ve öteki de var olduğu için, öteki barbar olandır.

"İrtica açık bir şekilde tanımlanmışbir kavram değildi. İrtica yı durdurma gerekçesinin arkasına saklanıp islam'ın görünen kurumları budanmak isteniyordu."


"felsefeciler mutlaka başka değil de niye bu emirlerin(her dinde ortak olan tanrı emirleri) izlenilmesi gerektiğinin aslli nedenlerinin peşinden gidebilirler. Burada ne var ki, bu emirlerin meşruluğunun tanrı'dan kaynaklandığı ve geçlerli olduklarının kannıtlanması için felsefi doğrulamaya ihtiyac olmadığı konusunda bütün tektanrılı dinler anlaşır.".. ßu otomatik olarak böyledir ve geçerliliği için herhangi bir felsefi meşrulaştırma gerektirmez."

Bir tek ve aynı kadının her zaman partner olması gerektiğine dair sıkı bir kural varsa bir başka kadınla cinsel ilişkiye girme günahına yönelik arzu tatmin edilmemiş arzuların telafi edilmesine izin veren değişiklik olanaklarının sunulduğu toplumlardakindenn daha şiddetlidir.

Takiye tam tamına bir yalan söylemenin meşru olduğu halidir.

insan hakları erkekler ve kadınlar arasında eşitlik ve demokrasi, batı uyggarlığının anahtar kelimeleridir ve batıyı diğerlerinden ayıran çizgiyi çeker.

.. öte yanda evet dünya türdeş değildi ama toplumlar da türdeş değildi. toplumların içlerinde çok kültür barındırdığı gerçeğini hep dikkate almamız gerekiyordu. avrupa da türdeş bir toplum yoktu ve hiç olmamaıştı. bu olgusal gerçekliğe rağmen avrupa nın çok kültürlülükle barışıklık anlamında avrupanın, çok kültürlü bir toplum haline geldiğini söylemek hala zordu.

... etnik kimliğini kişi ancak annesi ya da babasından öğrenebilir.

bir bilginin doğruluğu ya da yanlışlığı demokratik bir karar konusu olmadığı halde, her türlü görüş durumunda olduğu gibi bir bilginin kamu işlerinde belirleyici olması veya olmaması çok kere demokratik bir karar konusudur.