30.07.2011

Önüm arkam sağım solum sobe !


"Yazıyorsun da sanki beni mi yazıyorsun!!"

Çarşaf çarşaf yazasım geldi, biraz hastayım bu gece, midem benim değilmiş gibi söküp atasım var ama yazmadan uyumayacağım..

ßen bundan iki yıl kadar önce Özge'ye "Sen benim en kıymetlimsin" diye şarkılar ithaf etmiştim. Onunla yollarımızı ßoğaziçi ve ßilkente giden yollar ayırdı. 2009 bana Elif ve seni kattı, onu götürdü.

Yanımda sürekli atışmaktan nefes aldırmayan bir Enes, bir de benim kadar nevrotik bir Elif buldum o dönem. Elif gidene kadar, daha normaldik en azından. O gidince ben hepten sana sarmış filan olabilirdim araya dış mihraklar girip engel oldular. =)

Çok başını ağrıtıyorum değil mi kıymetlim?

Tanıdın mı sahi beni?

Dengesizim, bazen çok sert bazen çok duygusal, sürekli aynı hataları yapmaya eğilimli, hep basının etini yiyen biri?

Alıştın ama eminim.. :)

Düzelirim Enes, düzelirim, kendimde o gücü buluyorum. ßen de oturaklı, ciddi, sakin biri olabilirim bir gün belki.. Peki olmak ister miyim? - Kesinlikle hayır.

Artık hiçbir yaşadığıma şaşırmayacaksın. Mütemadiyen gülüp eğlenip, sıklıkla bir şeylere takılıp kapını çalarım yine, sen de ulu bilgeler gibi bağdaş kurup bana nasihatte bulunursun.. Sürer gideriz biz böyle, süreriz değil mi?

Mutsuz muyuz Allah aşkına? ßu laik, sosyalist altyapımız, komünizme olan aşkımız sürdükçe biz hiç ayrılmayacağız bak, söz! (Seneye Amerika tamam değil mi??! )

:p

Sevgiler,

ZeeNa

sarı

Görmediğin yerde iyidir hayat
Umdukların hayalken yani
Kimsenin dokunmadığı hayaller güzeldir çünkü
Kimsenin düşünden çalınmamış,Kimseye borcu olmayan hayaller.
Değerlidirler güzel oldukları kadar
yaz güneşi gibidir
rüzgarı ılıktır henüz, suyu serin
gözleri kurudur bulutların
borçsuz ve hilesiz..
güzel olanları da yeşildir
orman gibi de olabilir kısa gün batımlarında
uzun uzun bir gün de olabilir
göl kenarında..

Sevmek başka bir düştür belki de
yaklaştıkça büyüsü de bozulabilir üstelik
öyleyse sevmenin olmadığı düşler daha güzeldir
ve yalnız onlardır gerçekleştirebileceğin
sevmek her düşü yarım bırakıyor nasılsa...

One Night With the King

-Bütün mallar içinde en kolay ve en ucuza alınabilen aşktır.
+Ama satılıksa lordum, o aşk değildir.
-Senin bile bir fiyatın vardır..
+ßen aşkın ne alıcısı, ne de satıcısıyım.

28.07.2011

tatil :)

Nasıl tatlı bir boşvermişlik bu böyle. Üzgün kırkın mutsuz huzursuz ve huysuz olmalıydım. Öyle olacağımı sanıyordum. Oysa keyif bende mutluluk bende ferahlık bende. İstanbul güzel ben güzel hayat çok güzel. Ne acılı şarkılar dinlemek geliyor içimden ne bir şey ifade ediyorlar bana. Ne meydan okumak istiyorum, ne temize çıkarmak sevmeyişimi. Yok bir şey anlatasım bile gelmiyor.. Hayatımdan çıkardığım bütün insanlara olan isyanımın yaz okulunun son gününde nasıl sona erdiğğini, yalnız dışarda değil onlara karşı içimde bile hiçbir istek sevgi şefkat filan kalmadığını görmek garibime gidiyor. Biraz kızarım biraz üzülürüm sanmıştım. Söylediğim güzel bir şeye aldığım garip kibirli bir yaklaşım da sanki sevmek yerine canını yakmışım gibi haksız bir muamele de var bunların içinde. hayal kırıklığı oldu benim için belki bu yüzden. Keşke alkışlarla uğurlayabilseydim ben de.. Sadece ortaköy de bir iki hafta, yalovada bir iki hafta, arkadaşlarımla bir kaç pierre loti keyfi filan kuruyorum kafamda. Beylerbeynde bir öğlen güneşi, tek başıma sahilde bir çay bahcesinde.. Sonra cocuğumuzun doğumunu görmek istiyorum. Birkaç gün başakşehirde birkaç gün hastanede şeymayla olmak.. Ufaklığın ilk anlarına şahit olmak var aklımda.."madem her şey biter, yine başlar yeni baştan.."

27.07.2011

Safran Sarı'dan notlar..




-Saymaya gerek yok, diye düşündü. Adı konulunca daha da çirkin oluyordu bütün bunlar. Bir kadın bu tür eksiklerin hepsini görüp yine de sevebilirdi bir adamı. Hiçbir mantıklı neden olmadan kirli donları, horlaması, takma dişleri, taşralılığıyla ama özüyle, o olduğu için çılgınca sevebilirdi. Öz ille de karşı tarafın sahip olması gereken bir şey değildi ayrıca. ßizimle ilgiliydi.

-"Nefretten daha kolaydır acımak!" ßöyle yazmıştı Nedim. Ama çabuk verilmiş bir yargıydı bu. bazı duyguları adlandırmak olanaksızdı. Hem zaten hepsi öylesine toza toprağa gömülmüşlerdi ki en iyisi onları kendi hallerine bırakıp unutmaktı.

-ßelki de hayatta kalmanın en güvenli yolu buydu. Geçmiş ve gelecekle ilgili bütün yanılsamaları öldürmek.

-"Yaşlanmak insanın ögüvenini zedeleyen bir şey Melike. Durmadan eskinin soylu güzelliğini düşünen soyut bir zihin için acıklı bir çelişki."

-"34 güzel yaştır.ßüyük tutkulara kapılma çağı.. Mutlu olmanı çok isterim yavrum. Bu kadar yalnız olman üzüyor beni. Eksiğinin ne olduğunu tahmin edebilirim ancak. Bence bu geçmişinin sen de yarattığı fiziksel ürkeklikle hayal gücün arasındaki çelişkiden doğan bir sorun. +"Etrafımda bol bol bencillik miskinlik pespayelik ve sofuluk var. Erkek soyu bu kadar düşmüşken nereye kamp kuracağımı bilemiyorum.." -Çok şey bekliyorsun. İnsan böyle sevemez Melike. +"sevmek? Çok zor dayı. İnsan olgunlaştıkça.." - "Daha bilinçli seviyorsun.Tabii bir yaştan sonra hüzne umutsuzluğa dönüşüyor daha şüpheci ve daha huysuz oluyorsun.."

-Melike sustu. Niyazi bey anlamlı bir gülümsemeyle ve derin düşüncelere dalmış gibi dışarıya baktı. "nefret bile derin bir duygusallık içerir sonuçta.. Sen hiç sevmedin kızım, ya da sevgini göstermek doğana uygun değil."+"Gösterememiş olabilirim ama sevdim dayı!" -"O sevgi değildi, çocuktun o zaman, adam da deliydi zaten. Neyse geçmiş şeyler.."

-Kimileri ilk bakışta ilginç ve derin görünürler ama çoğunlukla ödünç benliklerle varolmayı yeğlediklerinden çabuk sığlaşırlardı. Dışlanmamak için kişiliklerini aşırı sivriltmek ya da hızla kalıp kimliklere dökmek zorunda kalmak kolay değildi sonuçta. öte yandan dış görünüşleri hemen hemen aynı yöntemlerle yeşertilip parlatıldığından şaşılacak ölçüde bir örnekti. saç savurmaları, sarışınlıkları, çıplak yanık tenleri, abartılı avuç içi giysileriyle o kadar birbirlerine benziyolardı ki içlerinden herhangi birini ayırt edebilmek, farklı bir özellik bulup sevmek neredeyse imkansızdı.

-Şunlara bak, dedi. Yalnızlık dansı bu, katmerli bireylik hali. Hem acıklı hem de gülünç. Karanlık bir ağıla doldurulmuş şaşkın korkmuş bir koyun sürüsüne benziyorlar.

-ßazı insanlara, herhangi bir sıradan eşyayla ilişki kurar gibi duygusuzca yaklaşmayı, onları devre dışı bırakmak için aptallığa tahammülü yokmuş gibi görünmeyi becerebiliyor ama bunu nasıl öğrendiğini açıklayamıyordu kendine. her şey olması gerektiği gibi oluyordu belki de, kendiliğinden.

-Mutluluk çıplak gözle görülebiliyor, daha zor anlatılıyordu ama mutsuzluğu dokunmadan anlayabilmek olanaksızdı ve nedense daha kolay anlatılıyordu. Mutluluk başka bir şeydi belki de.

-Eldeki veriler iki kişilik sevda hikayesi yazmaya yeterli değildi. Sıradan bir karışıklık olağan bir kaza bu noktadan öteye götürelemezdi. Kesinlikle çocuksu ham bir hayaldi bu. Gelgeç ilgiler insanı yenileyebilirdi ama bir kadına uzaktan asılmak, yozi işi gücü olmayan adamların harcıydı.

-Asiyim, piyasa koşullarına uymuyorum, sonsuza dek reddettim canımı yakanları. Seviyorum sözcüklerimi yontmayı, hatalar yapıp pişman olmayı, yadsınmaz biçimde iyi olanları ve bilmediğim sapaklara girmeyi.

Yine de; itiraf ederim ki sandığınız kadar temiz değilim.

ßirçoğunuz gibi hızla kirleniyorum.
İstemeden kötü çok kötü yollara sapabilirim.

-Unuytmak belleğin yıpranmış kumaşına işlenmiş çirkin bir mühür!

-ßu kez farklı olacağı umudu değil miydi yeniden sevmek? Olmayacağını bile bile, umutsuzca tutulmak değil miydi aşk? Aşk? Çok iddialı bir sözcük. Belki demeliyim. Anahtar sözcük bu işte! Rastalantıları küçümsememek atlamamak gerekir. Gelecei olmayan aptalca bir büyülenme hali bile olsa. Nedir ki gelecek? Şimdiyi karartan bir şey değil mi? Bırak kendini anın akışına.. Dünya o kadar kücük, hayat o kadar yavan ki!
-"Haklısın, en değerli şey kendisi olandır."

-Sandığın kadar yürekli değilim. Evren içinde zaman değişkenliğinde akar, kıtalar kayar ve yıldızlar doğup ölürken insanın kendini aciz hissetmemesi çok zor. Umutsuzum, çünkü milyarlarca nesne ve insanın durmadan pazara sürüldüğü bu insafsız dünyada, yok olup gitmek dışında bir şey gelmeyebilir elimden.

22.07.2011

Nate'ten


'ßüyürken kim olmam gerektiğini bilemedim. ben de hayatımı tüm bu ayrıcalıkları ve zenginliği benden daha fazla hakettiğini düşündüğüm insanlar için özür dileyerek geçirdim. Ne öğrendim biliyor musun?
Olduğun kişiye karşı çıkamazsın!'

Misery !



Look at all these happy people living their lives. Look at all these plastic people, they're dying inside. Look at all these shallow people telling their lies.. Look at all these empty people.. Don't you know the misery loves company?